Lost Records: Bloom & Rage, orijinal Life is Strange'in yaratıcı ekibi tarafından geliştirilen bir anlatı macerasıdır. Don't Nod'un önceki yapımlarını sevenler, Michigan, Velvet Cove'da geçen bu hikayede kendilerini evlerinde gibi hissedecekler. Küçük kasaba atmosferi, hikayenin genel olay örgüsünü gölgede bırakan bir dizi karakterle ustalıkla canlandırılıyor. Yavaş ilerleyen bir yapıya sahip olsa da Lost Records: Bloom & Rage, oyuncuları anbean dram ve eğlenceyle meşgul etmeyi başarıyor.
Oyuncular, Swann adlı genç bir kızı kontrol eder. Swann,
kimliği ve çevresiyle mücadele eden sessiz bir karakterdir. Filmlere büyük ilgi
duyan Swann, hem film izlemeyi hem de kendi filmlerini çekmeyi sever. Yakın
arkadaşları olmadığını kabullenmiş gibi görünse de, bir zorbayı savuşturmasına
yardımcı olan bir grup kızla tanışmasıyla hayatı değişir. Bu rastlantısal
karşılaşma, onun tüm yaşamını yeniden şekillendiren bir dönüm noktası olur.
Hikâye Karakterleri Öne Çıkarıyor
2022 yılında Swann, gençliğinin geçtiği ve özellikle
1995 yazını yaşadığı Velvet Cove'a geri döner. Eski arkadaşı Autumn tarafından
çağrılan Swann, onların eski grubu Bloom & Rage'e hitaben gönderilen
gizemli bir kutunun varlığından haberdar olur. Yıllar sonra tekrar bir araya
gelen bu kadınlar, 1995 yazını hatırlarken geçmişle yüzleşir. Ancak, o yaz
olanlara dair birçok ayrıntı belirsizdir.
Oyuncular, Swann’ın bakış açısından dünyayı keşfeder
ve zaman içinde geçmiş ile şimdiki an arasında gidip gelirler. Swann, Nora,
Autumn ve Kat, birçok oyuncunun kendisini özdeşleştirebileceği dinamik bir uyumsuz
grup oluşturur. Her biri hikâyeye farklı bir şey katar ve bu da oyunun en güçlü
yönlerinden biri olur. Swann, Kanada'ya taşınmadan önce yalnız bir genç olarak
bu grupla bağlantı kurar ve yazlarını birlikte en iyi şekilde geçirmeye
çalışırlar. Punk rock müzik çalarlar, gizli bir saklanma yeri keşfederler ve
mümkün olduğunca beraber vakit geçirirler. Swann, kabuğundan çıkmaya ve kendi
sesini bulmaya başlar; bu da hikâye içinde en keyif verici noktalardan biridir.
Ne var ki, oyunun 1995 yılında geçen bölümleri,
2022’de geçen olaylardan çok daha ilgi çekici olmayı başarıyor. Kadınlar,
gizemli paketin anlamı hakkında büyük bir endişe duysalar da, içini açmadan
içki içmeyi, sohbet etmeyi ve hatta bilardo oynamayı tercih ediyorlar. Gizemli
bir travmatik olaya gönderme yapan bu kutu, oyunun ilk bölümünün son anlarında
bile hâlâ bir muamma olarak kalıyor. Oyun "devam edecek" aşamasına
ulaştığında, 2022’de geçen hikâye, 1995 yılındaki olaylara kıyasla oldukça sönük
kalıyor. Bu dengesizlik, oyunun genel deneyimini tam anlamıyla tatmin edici
olmaktan uzaklaştırıyor.
Koleksiyon Öğeleri Dünyayı Canlandırıyor
Oyunun dünyası, karakterler kadar derin ve zengin
hissettirmeyi başarıyor. Döneme ait göndermeler her yerde karşımıza çıkıyor ve
90’lı yıllara aşina olan oyuncular için nostaljik bir zevk sunuyor. Koleksiyon
öğeleri, oyunun içine doğal bir şekilde entegre edilmiş ve bu da keşfetmeyi
oldukça ödüllendirici bir deneyime dönüştürüyor.
Lost Records: Bloom & Rage, oyuncuların sadece
eşya toplayarak değil, Swann’ın kamerasını kullanarak belirli anları yakalaması
üzerine kurulu bir mekanik sunuyor. Bu anlar, bir sohbet sahnesinden, çevredeki
manzaralara veya hayvanlara kadar uzanabiliyor. Oyunda dolaşmak, çevreyi
keşfetmek ve seslerin tadını çıkarmak büyük bir keyif veriyor. Bu nedenle oyun,
kulaklıkla veya sessiz bir ortamda oynandığında çok daha etkileyici bir deneyim
sunuyor.
Swann’ın kamerası, hikâye içinde ilginç bir araç
olarak kullanılıyor. Kamera, bir el feneri işlevi görmesinin yanı sıra, dünyayı
farklı bir bakış açısından görmeyi sağlıyor. Kullanıldığında ekran, vizörden
bakıyormuş hissi veren kare bir çerçeveye ve grenli bir görüntüye kavuşuyor.
PlayStation 5'te oynandığında, DualSense kontrolcüsü hareket algılama özellikleri
sayesinde oyuncuların kamerayı daha etkili bir şekilde kullanmalarına olanak
tanıyor. Bu mekanik, oyuncuların Swann'ın dünyasını daha içten bir şekilde
deneyimlemelerine yardımcı oluyor ve oyunun en tatmin edici özelliklerinden
biri hâline geliyor.
Doğaüstü Olaylar Beklenenden Daha Az Etkileyici
Velvet Cove’da bir şeylerin ters gittiği açık, ancak Lost Records: Bloom & Rage, bu gizemin keşfedilmesine fazla isteksiz yaklaşıyor. Oyuncular, yaşanan doğaüstü olayların gerçekten paranormal olup olmadığını ya da sadece karakterlerin hayal gücünün bir ürünü mü olduğunu sorgulamakta serbest bırakılıyor. Ancak oyunda gerçekten açıklama gerektiren bazı tuhaf olaylar yaşanıyor.
Burada oyun, eğlenceli bir anlatıdan ziyade sinir bozucu bir
hale gelmeye başlıyor. Çünkü hikâyedeki büyük sır, sürekli oyuncunun önüne
küçük ipuçlarıyla sunuluyor, fakat hiçbir zaman tam olarak açığa çıkarılmıyor.
Oyuncuların keşfedebileceği ekmek kırıntıları eksik olduğu için, Swann’ın
perspektifinden olayları yaşıyor olmamıza rağmen karakterlerin bir şeyler
sakladığı hissine kapılmamız kaçınılmaz hâle geliyor. Lanetler, rock müzik ve
kan anlaşmaları gibi unsurlar, anlatıya ilginç bir derinlik katıyor; ancak
hikâyedeki büyük sırrın açıklanmasının sürekli ertelenmesi, 1. ve 2. bölümler
arasında beklemek zorunda kalan oyuncuların ilgisini kaybetmesine neden
olabilir.
Lost Records: Bloom & Rage’in ilk yarısı, Life is
Strange’in gölgesinden çıkmak için büyük çaba sarf ediyor. Ancak, şimdiye kadar
sunulan hikâye, Don't Nod’un önceki işlerinden tamamen bağımsız bir kimlik
kazanma noktasında tam olarak başarıya ulaşabilmiş değil. Oyunun tamamı
görülmeden, geliştiricinin ilk bölümlerde verdiği vaatleri yerine getirip
getiremeyeceğini kestirmek zor. Dallanma mekaniklerinin henüz belirgin bir
etkisi hissedilmiyor ve diyalog seçimlerinin oyunun genel hikâyesine büyük bir
yön verdiği duygusu tam olarak oturmamış durumda.
Karakterler Hikâyeden Daha İlginç
Lost Records: Bloom & Rage, düzensiz bir deneyim sunarak beklentileri tam anlamıyla karşılayamıyor. Oyun, karakterlerinin derinliği ve atmosferik dünyasıyla dikkat çekse de, ana olay örgüsü bunlar kadar etkileyici olamıyor. Hikâyedeki büyük gizemin aşırı derecede ertelenmesi ve bazı bölümlerin diğerlerine kıyasla daha zayıf kalması, deneyimi dengesiz bir hâle getiriyor.
Oyunun sonunda yapılan büyük bir sürpriz, anlatının
gidişatına güçlü bir katkı sunmuyor ve ana gizemin çözülmesi konusunda
oyunculara tatmin edici bir açıklama getirmiyor. Bu nedenle, 15 Nisan’da
yayınlanacak olan ikinci bölümün, hikâyeyi nasıl ilerleteceğini görmek büyük
önem taşıyor. Bununla birlikte, Lost Records: Bloom & Rage’in en güçlü yanı
hâlâ karakterleri ve onların dinamik ilişkileri olmaya devam ediyor. Eğer
oyunun geri kalan bölümü, bu karakterleri derinleştirmeye ve hikâyeyi daha
tatmin edici hâle getirmeye odaklanırsa, ikinci kısmın oynamaya değer olup
olmayacağını görmek mümkün olacak.